Prompter ile dua okuyan Diyanet Başkanı: Erdoğan'ın has adamlarından Erbaş'ı nasıl tanıyoruz?

Arapça bilmemesi tartışılan Ali Erbaş'ın "dolu dolu" özgeçmişine rağmen külliyata hakim olmadığı iddiaları aslında yeni değil. Erbaş daha önce de prompter ile dua okumuştu. Peki niye bu görevde?

Haber Merkezi

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın el üstünde tuttuğu, başkanlığını yaptığı Diyanet'in mali olanakları sürekli gündem olan Prof. Dr. Ali Erbaş, bugünlerde yeniden tartışma konusu oldu. Arapça bir soruyu anlamaması ve tercüme ettirmesi sonrası "ne kadar Arapça bildiği" ve eğitimi sorgulanmaya başlandı.

Erbaş, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve Prof. Mehmet Görmez’in ardından AKP'nin atadığı üçüncü Diyanet İşleri Başkanı. 1980’de Sakarya İmam-Hatip Lisesi‘nden, 1984’teyse Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi‘nden mezun olan Erbaş, 1982-1993 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Fatih Müftülüğü'ne bağlı çeşitli camilerde din görevlisi olarak çalıştı.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nda (DİB) yer alan özgeçmişine göre, "iyi derecede Arapça ve Fransızca" bilen Erbaş, 2004'te profesör unvanını aldı. Sitede Erbaş'la ilgili paylaşılan bilgiler şöyle:

  • Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 1987’de Tefsir Anabilim Dalında “Kuran’daki Tekrarlar” isimli teziyle yüksek lisansını, 1993’te ise Dinler Tarihi Anabilim Dalında “İlâhî Dinlerde Melek İnancı” isimli teziyle doktorasını tamamladı. 1988-1990 yılları arasında İstanbul Haseki Eğitim Merkezi’nde "Master ve Doktora öğrencileri için açılan ihtisas kursuna" devam etti.
  • 1993 yılında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı’na Yardımcı Doçent olarak atandı.
  • 1994 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında Paris’te Centre George Pompidou ve Sorbonne Üniversitesi kütüphanelerinde Dinler Tarihi ve Din Bilimleri alanında araştırmalar yaptı.
  • 1996-1997 öğretim yılının başından itibaren bir yıl boyunca Strasbourg Beşerî Bilimler Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak alanıyla ilgili araştırmalar yaptı.
  • 1997-1998 öğretim yılı başında Türkiye'ye döndü ve Kasım 1998’de Doçent, Ocak 2004’de Profesör oldu.
  • 1993-2006 yılları arasında Dinler Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığı ve yine aynı tarihler arasında Felsefe ve Din Bilimleri Bölüm Başkanlığı yaptı.
  • 1997-2002 yılları arasında 5 yıl Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı, 2006-2011 yılları arasında iki dönem aynı fakültenin Dekanlığını yürüttü. 2003-2011 yılları arasında Sakarya Üniversitesi’nde Senato Üyesi, 2006-2011 yılları arasında ise aynı üniversitede Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.
  • 2011 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğüne atandı.
  • Erbaş 08 Haziran 2017 tarihi itibariyle Yalova Üniversitesi Rektörlüğüne atandı.
  • 17 Eylül 2017 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na atandı.
  • DİB sitesine göre "12 kitabı, çok sayıda makalesi ve yurt içinde ve yurt dışında sunduğu pek çok sempozyum bildirisi ve konferansı bulunan" Prof. Dr. Ali Erbaş, "iyi derecede Arapça ve Fransızca" biliyor.

Önceki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı göreve istememişti

Ancak Erbaş'la ilgili "liyakat" tartışması yeni değil.

Gazeteci Fatih Altaylı, 2021 yılında Habertürk'te Erbaş'la ilgili iddialarda bulunmuştu. Buna göre eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, yardımcısı olarak göreve getirilmek istenen Erbaş'ı "Bilgisi yetersiz” diyerek reddetti. Altaylı'nın "Mehmet Görmez istemediyse vardır bir nedeni" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Mehmet Görmez’in Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde iktidar tarafından Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak göreve getirilmek istendi. Ancak getirilemedi. Niye biliyor musunuz? Çünkü Prof. Mehmet Görmez, Ali Erbaş’ın Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olmasını kabul etmedi. Evet şaka değil, yalan değil. Mehmet Görmez Hoca, Ali Erbaş’ı yardımcısı olarak kabul etmedi. 'Bilgisi yetersiz' dedi.

Dahasını da söyledi ama ben aktarmayayım. Çünkü kanıtlayamam. Ama şiddetli direndiğini söyleyebilirim. 'İstifa ederim yine kabul etmem' noktasına kadar taşıdığı söylendi o günlerde. Ama iktidar Mehmet Görmez gider gitmez, onun en istemediği, hatta tek istemediği kişiyi Diyanet İşleri Başkanı yaptı. Sonrasını ise hep birlikte görüyoruz.”

Prompterla dua okudu

Ezbere dua okuyamaması ve Ayasofya'da prompter kullanması da sosyal medyada tepkilere yol açmıştı. İlahiyatçı Cemil Kılıç, Erbaş'ın "tecvidli" Kuran okumamasını da eleştirmiş ve "Kuran Arapça okunurken, Arap aksanıyla okunmalı. Ali Erbaş öğrencim olsa dersimi geçemez" ifadelerini kullanmıştı.

2023 yılının son cuma hutbesini yine Ayasofya'da okuyan Erbaş'ın hutbesinin bir bölümünü İngilizce okuması ve akıcı olmayan ve telaffuzunda zorlandığı İngilizcesi de gündem olmuştu.  

 

Erdoğan'ın sunucusu da bir programda Erbaş avcunu açıp dua okumaya başladığında gülme krizine girmişti. O anlar Erbaş'ın okuyacağı duayı eline yazdığı yorumlarına neden olmuştu.

Laiklik, kadınlar, LGBT'ler en çok hedef aldıkları

AKP iktidarında büyük güç kazanan Diyanet, sadece kendi alanı olan "ibadet" işlerini değil eğitim, sağlık, bilim ve kültür gibi tüm alanları yönetir hale geldi. Özellikle Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile imzalanan protokollerle bu alanlardaki gerici adımları koordine eden bir kurum oldu.

Erbaş'ın başındaki Diyanet gerici uygulamaları ve laikliği, kadınları, LGBT'leri ve küçük çocukları hedef almasıyla biliniyor. "Boş alan bırakmamamız lazım" sözleri yankı uyandıran Erbaş, "LGBTİ sapkınlıktır", "Kadının canı emanettir", "İnançsızlar kötüdür", "Ezan okunduğunda gençler okuldaysa bu doğru değil, camiye gelsinler" açıklamalarıyla tepki çekmişti. Diyanet'in yayımladığı kitaplarda da "9 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilebileceği" yazıyor.

Diyanet'in her cuma yayınladığı hutbelerde de sık sık gerici açıklamalara yer verilirken, Cumhurbaşkanının aldığı kararlar uygun sözlerle kılıfına uygun haline getiriliyor ve Erdoğan’ın siyasi manevraları meşrulaştırılıyor.

Cumhuriyet ve laiklik karşıtı sözler

Ali Erbaş, en çok tepki çeken açıklamasını yine Ayasofya’da yapmıştı. Erbaş, "Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar” demişti. Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk’ün de imzasının bulunduğu 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülmüştü. Erbaş’ın bu açıklaması, "Atatürk’e lanet okuduğu" yönünde eleştirilere konu oldu. Erbaş daha sonra yaptığı açıklamada "Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim" dedi.  

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılan Ramazan Günlükleri-2 kitabında "Cumhuriyeti ve laikliği alan ifadeleri" dikkat çekmişti. Erbaş, evlilik dışındaki ilişkilerin “en çirkin ve büyük günahlardan biri olan zina anlamına geldiğini” savunduğu kitabında, “nikâhsız birlikteliği normalleştirmeye çalışmanın, insanlarda ahlak derecesini sıfırın altına düşüren, dünyanın dengesini bozup, altını üstüne getiren en korkunç, en lanet, en aşağılık davranışlardan biri” olduğunu iddia etti.

En son Diyanet'in 2024-2028 Stratejik Planı'ndaysa sekülerleşme bir "tehlike" olarak nitelendirildi.

Erdoğan'ın "Diyanet İşleri Başkanımıza yapılan saldırı devlete yapılan saldırıdır" diyerek koruduğu Erbaş’ın Ayasofya’nın ibadete açılması sırasında minberde elinde kılıçla verdiği fotoğraf çok konuşulmuştu.

Etrafında zenginleşen ve güçlenen kalabalık

Atandığı günden bu yana tepki çeken çok sayıda fetva veren Erbaş'ın etrafında zenginleşen kalabalık da dikkat çekiyor. Bu kalabalık Diyanet'in sürekli artan ve diğer bakanlıkları aşan harcamalarıyla beraber gündem oluyor. 

Kızının lüks yaşamı, Londra'da ev aldığı iddiası, basılı kitabına özel açılan ihaleler, eşi Seher Erbaş'a özel kalem tahsis edildiği iddiası, kardeşi Metin Erbaş’a il ve ilçe müftülüğü binalarında çalışma odası tahsis edilmesi, kardeşi Metin Erbaş'ın geçici göreve geldiği Ordu Üniversitesi’nde kızı ve gelininin yüksek lisans kazanması, yeğeninin Kazakistan’a müşavir olarak atanması, damadı Muhammed Likoğlu'na yapılan torpilli atama, Diyanet çalışanlarının yüzde 80'inin torpilli çıkması, lüks otellerde yapılan toplantılar bunlardan yalnızca bazıları.