Seçimi önemsiyoruz. Toplumun seçimi bu kadar önemsediği bir ülkede seçim düzenin hakiki alternatifinin ortaya konması için bulunmaz fırsattır. Şimdi tam da solun zamanıdır. 

Yine mi 'son seçime' gideceğiz?

Geçen yılki seçim için “Türkiye’nin son seçimi olabilir” dendi; “uçurumdan önce son çıkış” dendi… Öyle olmadığı seçimin ertesi günü görülmüştü bile. Ne kazananlar kendilerini daha güçlü hissedebildiler, ne bizim, ortaya çıkan gericilik abidesinin önünde diz çökecek halimiz var!

Ama bu sözün ısrarla tekrar edilmesinin ve kitlelerde bir karşılık uyandırmasının da temeli var. Seçim için birinin kalkıp “önemsiz canım” demesi, bizim ülkemizde neredeyse imkânsızdır. Şu veya bu nedenle bir gelenek oluşmuş durumda; öyle ki, Türkiye, oy vermeyi bizden çok daha önce icat etmiş toplumlara katılım oranında fark atıyor! Düzen muhalefeti de her defasında bu toplumsal durumu istismar ederek avantaj elde etmeyi deniyor. 

Amaçlanan avantaj şu güne kadar iktidar karşısında bir işe yaramadı. Tam tersine... 

“Son çıkış”, düzenin karşısına hakiki bir alternatif çıkmasını önlemeye hizmet etti. Hakiki alternatif düzenin kökten eleştirisine dayanabilir ancak. Yani emeğin uğradığı saldırının karşısına dikilecek, laikliğin ayağa kalkmasını sağlayacak, ülkenin bağımsızlığını, egemenliğini savunacak bir alternatif… Nerede bu doğrultuda bir “kıpırdanma olsa, neredeyse AKP iktidarından önce düzen muhalefeti ortaya atılıyor: “Zamanı mı şimdi” deniyor! Hele son çıkışı yakalayalım, bunları sonra konuşuruz…

Düzen muhalefeti, acil durum anonsuyla kendi solunun gerçekçi olmadığına toplumun sola yönelebilecek kesimlerini ikna ediyor. Ama içi boş sloganlar, temelsiz böbürlenmeler, güven vermeyen taahhütler toplumun çoğunluğunu ikna etmeye yetmiyor! Sorunları ağır ve acil olan büyük çoğunluk, erki elinde tuttuğunu her vesileyle belli eden iktidardan kopamıyor. 

Bu kopuşu sağlamak için yukarıda kısaca tarif edilen türden bir hakiki alternatifin önünün açılmasına ihtiyaç var. 

2024 seçiminde aynı film yeniden vizyona sokulacak. CHP soluna “aman, diyecek, şimdi zamanı değil.” Büyük şehirleri AKP’ye kaptırırsak Türkiye’de bir daha seçim olmaz, mahvoluruz!

CHP’nin müttefikleri vardı geçen yıl. Şimdi, en azından, belirsiz… 

Bu durumda felaketten önce son çıkış anonsunun çok daha yüksek sesle yapılacağı kesindir. Ama yalnızca daha önce yapılanların şiddetinin arttırılmasıyla sonuç elde edilmesi de mümkün olmayacaktır. Oysa yerel yönetimler büyük bir rant mekanizması ve düzen partileri samimiyetle bu pastaya ortak olmak isterler. Öyleyse bir şeylerin de değişmesi, yani değişimin lafından öte görüntüsünün de oluşması gerekir. Muhalefet bunu beceremeyecektir.

Sadece CHP’den de ibaret olmayan geniş anlamıyla düzen muhalefeti o denli sağcılaştı ki, değişimin toplumda karşılık uyandırması, ancak yönünü sola dönmesiyle mümkün olabilir. Sol bugün emekçilere, laikliğe ve bağımsızlığa sahip çıkmaktır. CHP’den ibaret olmayan bir biçimde düzen muhalefeti bunları terk etmiş ve daha acayibi unutmuştur! 

Akıllarına gelmeyecek, kulakları duymayacak… 

Elbette “yurttaş müşteri değildir” denecektir ve denmeye başlanmıştır; ama belediyeciliğin kamu hizmeti olduğu hatırlanmayacaktır. Yoksullar denecektir ve denmeye başlanmıştır; ama belediyelerin kâr amaçlı holdingler olarak örgütlenmesine son vermek akla gelmeyecektir. Adaletsizlikten dem vurulacaktır, ama sadece rantı adil paylaşmak türünden laflar edilecek, rantı ortadan kaldırma seçeneğine gözler kapatılacaktır. Deprem tehlikesi çoktandır söylenmektedir, daha da dillendirilecektir; sonra inşaat tekellerini, kredi kurumlarını merkeze koyan cazibeli projelerin peşine düşülecektir. Spor, kültür denecek, ama memleketi saran uyuşturucu şebekeleri belediyelerin kapısının önüne kadar ağlarını kurduğunda başlar öte tarafa çevrilecektir. 

Bu koşullarda dönüp bize “zamanı mı” diyeceklerdir, sosyalizmi sonra konuşuruz… Ya bu son seçim olursa…

Seçimi önemsiyoruz. Toplumun seçimi bu kadar önemsediği bir ülkede seçim düzenin hakiki alternatifinin ortaya konması için bulunmaz fırsattır. Şimdi tam da solun zamanıdır.