'İffet Yasası' füzeleri gölgede bıraktı: Molla rejimi başörtüsü dayatmasını sıkılaştırıyor

İran, füzelerle birlikte başörtüsü dayatmasının da fitilini ateşledi. Protestoların 2 yıl önce fiilen sonunu getirdiği ahlak polisleri yeniden sokakları sardı. İranlı kadınlar değişimi soL'a anlattı.

Emre Alım

Geçtiğimiz hafta İran’dan ateşlenen füzeler İsrail’e ulaşmadan panik başkent Tahran’ı sardı. Sevinç gösterileri için sokağa çıkanlar kadar kenti terk edenler de yollardaydı.

İsrail’in saldırıya karşılık vereceğini düşünenler benzin istasyonları önünde uzun kuyruklar oluşturdu, Hazar kıyısındaki komşu eyalet Mazenderan’ın yolunu tuttu.

Gün ağardığında herkes tehlikenin sona erdiğinden emindi ancak bu defa füzeler kadar etkili bir başka tehdit baş gösterdi. 

Tam adı “Tesettür ve İffet Kültürünün Teşvik Edilerek Ailenin Korunması Kanunu”.

Başörtüsünü düzgün takmadığı için ahlak polisi tarafından katledilen Mahsa Amini için düzenlenen protestolar sonrasında gündeme geldi. Eylemlerin birinci yıl dönümünde meclisten geçti.

Denetimler bir süre önce sıkılaştırılmış, yolda veya otomobilde örtünmeyen kadınlara yazılan cezaların sayısı artmıştı.

Protestoların ardından ilgası konuşulan ahlak polisi yeniden sokaklara dönmüş ancak basına yansıyan az sayıdaki örnekler dışında eskisi gibi hareket ettiği görülmemişti.

Ta ki 14 Nisan'a kadar. 

Dışarıya gözdağı, içeriye baskı

Kanunun 13 Nisan’da uygulamaya konulacağı biliniyordu. Ancak anlaşılan o ki İsrail’e yönelik misilleme saldırısı beklenilmişti. Bir gün gecikmeli başlayan uygulama, saatler önce uluslararası alanda yapılan gövde gösterisinden güç alıyordu.

Sokaklar yeniden ahlak polisiyle doldu. Kontrol noktaları artırıldı. Zorunlu başörtüsü kuralına uymayan kadınlar gözaltına alındı. Direnenler yol ortasında darp edildi, şiddet karakolda sürdü. 

22 yaşındaki Mahsa Amini de tıpkı bu şekilde gözaltına alınmış, 16 Eylül 2022'de karakoldan cansız bedeni çıkmıştı. 

Ardından aylar süren protestolarda 500’den fazla eylemci polisin müdahalesi sonucu hayatını kaybetti, 20 bine yakın insan tutuklandı. Tutuklulardan dokuzu idam edildi. 100'den fazla kişi hâlâ idam istemiyle yargılanıyor.

Çoğunluk başörtüsü zorunluluğuna karşı 

Eylemlerin kanlı şekilde bastırılmasından bu yana İran'da birçok kadın başörtüsü zorunluluğunu pasif protestolarla ihlal ediyor.

Kadınlar ahlak polisinin önünden geçerken saçlarını savuruyor, kamu kurumlarında yapılan itirazları umursamıyor. Kentin belirli bölgelerinde neredeyse her üç kadından biri başörtüsü takmıyor, kafe restoran gibi bazı kapalı mekanlardaysa başını örtenler yadırganıyor. Kadınlar protestolar öncesinde bunu hayal dahi edemediklerini söylüyor. 

14 Nisan’da başlatılan ‘’Nur Planı’’nın hedefiyse, tersine dönmeye başlayan bu statükoyu yeniden tesis etmek. Uygulama başlayalı henüz 1 hafta olmadı ama soL’a konuşan İranlı kadınlar baskıların şimdiden yılgınlığa yol açtığını anlatıyor.

Birçok kadın başörtüsü zorunluluğuna pasif protestolarla direniyor. Fotoğraf: Merve Bahtiyar

Başörtüsünü reddetti, işkence ve tecavüzle tehdit edildi

Bu denli şiddetli bir değişim yaşanacağını öngörmediklerini kaydeden Somayeh, ilk günleri şöyle aktarıyor:

“Bir ara başörtüsü planı ve güvenlik güçlerinin artırılması konuşuluyordu ama hepimiz bunun halkı korkutmak için olduğunu düşündük. Pazar günü arkadaşlarımın Instagram'da paylaştığı videoları gördüğümde, sokaklarda ve meydanlardaki polislerle birlikte bir tutuklama dalgasının yaşandığını fark ettim.’’

Yaklaşık 2 yıldır başörtüsünü çantasına bile almayan Somayeh, ahlak polisleriyle ilk karşılaşmasında tehditlerin hedefi olmuş. Gözaltına alınmaktan kaçarak kurtulabilmiş.

“Sokakta yanımda eşarp yoktu ve kaba bir görevli benden eşarp takmamı istedi. Cevap vermedim ve yoluma devam ettim. Birkaç sokak arkamdan gelip küfür etti, tecavüz ve işkenceyle tehdit etti. Umurumda değildi ama korku bütün varlığımı sarstı. O cümleleri duyunca dehşete düştüm. Böyle cümleler bir kadına, daha da önemlisi bir yurttaşa nasıl söylenebilirdi. Üstene bir de yumruk ve tekme atmakla tehdit etti. Her an saçlarımdan yakalayıp beni götüreceğini hissettim. Sokaktan geçen adamlar onun arkamda olduğunu ve kaçmamı söylediler. Benim ve tüm İranlı kadınların çok acı anıları ve artık yeniden bitmek bilmeyen korkuları var...”

'Bin adım ileri gittiklerini hissediyorum'

Bir yıl önce başlayan uygulamayla trafiğe çıkan bir milyondan fazla kadın, polis tarafından başörtüsüz olarak kameralarla tespit edildi ve SMS ile uyarıldı. O kadınlardan biri Farzaneh. Kimliği araç plakası üzerinden belirlenmiş, kuralı birden fazla kez ihlal ettiği için hem para cezasına çarptırılmış hem de 1 hafta süreyle arabası bağlanmış.

Tıpkı Somayeh gibi Farzaneh de sokaklarda ahlak polisi tarafından kovalanmış. Kendini eve güçlükle attığında hissettiklerini şöyle anlatıyor.

“22 ay boyunca çok çalıştım ve eşarp takmadım. Zor bir yoldu. Bu süre zarfında birçok yerde aşağılandım, birçok yere girmeme izin verilmedi, birçok hizmetten mahrum bırakıldım ama tüm bu zorluklara katlandım çünkü Mahsa Amini'nin öldürüldüğü günden ve protestolarda yüzlerce kişinin katledilmesinden sonra geri adım atmayacağıma yemin ettim. 

Her baskı altında kaldığımda kendime 'bir adım geri gidersen, onlar yüz adım ileri gelecek' diyordum. Bunca bedeli hikayenin başına dönmek için ödemedik. Takip edildiğim günden beri korkunun yanı sıra güçlü bir aşağılanma duygusuyla yaşıyorum. Bütün karakterimin, cesaretimin, fikirlerimin bu hükümetin gücü, baskısı ve aptal ideolojisi altında ezildiğini hissediyorum. Yüz adım değil, bin adım ileri gittiklerini hissediyorum.”

'Öldürülen gençlere ihanet etmiş gibi hissediyorum'

Farzaneh, en temel haklarını bir kez daha yitirmek istemiyor. “Sevdiğim kıyafetleri seçebilmek, saçlarımda esen rüzgarı hissetmek yeter” diyor.

“Kırk yaşına girmek üzere olan bir kadınım. İslami mollaların ideolojisi, beni kendimden nefret eden biri haline getirdi. Bu iki yıl içinde öldürülen bütün gençlere ihanet etmişim gibi hissediyorum. O gün sokaklara çıktık ve istediğimizi aldık. Şimdi silah zoruyla geri çekilmek en büyük acımız.”

Kadınları görünmez kılmanın yeni kılıfı: Home-office

Molla yanlıları, muhaliflere yönelik daha sert politikalar izlenmesi için aylardır çağrı yapıyor. Bu doğrultuda çıkarılan yeni kanun, başörtüsü zorunluluğunu daha güçlü uygulamaktan ibaret değil. Eğitimde “tesettür kültürünün yaygınlaştırılması” için yeni programlar oluşturulacak, bunlara uymayan kurumların lisansları iptal edilecek. Üniversitelerde “aile odaklı İslami yaşam tarzını’’ merkeze alan araştırmalar önceliklendirilecek. Üniversite okurken evlenen öğrencilere teşvik verilecek.

Yabancı uyruklulara tesettür ve iffet alanındaki yasa ve yönetmelikler bildirilecek ve bunlara uyulup uyulmadığı denetlenecek. Tesettür giyim mağazalarının kiralarında en az yüzde 30 indirim yapılacak. ''Aile kurumunun ve İslami yaşam tarzının güçlendirilmesi'' için kadınlara “home-office ruhsatı” verilmesinin önü açılacak. Yasa hükümlerine uymayanlar 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek.

Yeni kanunun bir ayağını da ''tesettüre teşvik'' oluşturuyor. Fotoğraf: Merve Bahtiyar

'Cesaretin anlatıcısı olacağımızı umuyoruz'

Her gün hatırlatılan ağır cezaların kendisini korkutmaya yetmediğini vurgulayan Somayeh, henüz ümidini yitirmediğini söylüyor:

“Korkum tutuklanmaktan değil. Benim korkum bu çabalarımızın boşa çıkması, bu korkudan dolayı geri dönüp başörtüsü takmak zorunda kalmamız. Eşarp takarak bu iki yılda kaybettiğimiz gençlere ihanet ettiğimize inanıyorum.

Birkaç günde hayatımız değişti ve tarihin tekerrür etmesinden kaygılıyız. Ama yine de gücümüzün korkularımızı aşacağını ve korkunun değil, cesaretin anlatıcısı olacağımızı umuyoruz.”