'Anketler her hafta Erdoğan’ın yediği farkı yükseltiyor. Hal böyleyken dokunulmazlığı muhalefet tarafından da onaylanan ABD ve NATO’nun desteği hafife alınamaz. İçerik budur.'

Ambalaj ile içerik

Veya biçim ile öz, görüntü ile gerçek… Marx, çok bilinen sözleriyle, görünen gerçek olsaydı bilime gerek olmazdı, demiş. Konumuz NATO Zirvesi.

AKP karşıtı muhalefet Ankara’nın İsveç ve Finlandiya ile birlikte imzaladığı belgeyi tartışıyor. Bu iki ülke terör örgütleriyle ilişki kesmeye söz vermiş olmuşlar mı? Bu sözlerini tutmazlarsa yaptırımı ne olacakmış? Türkiye terörle mücadele konusunda gerçek bir adım atmış olmuş muymuş? Bunlar olmadıysa, AKP’nin masanın kazananı olduğu iddiasının temeli yoktur, deniyor… 

Bu tartışma düzlemi ambalajdır ve Marx olsa ağır konuşurdu! AKP’yi bu zeminden eleştirebileceğini zannedenler, eğer Erdoğan’la aynı oyunu oynamayı tercih etmiyorlarsa tuzağa düşmüşler demektir.

Fethullah Gülen hareketi bir dizi komploya, suikasta, cinayete, bir de askeri darbe girişimine imza atmış uluslararası bir suç örgütü değil midir? Terörü kullanmaktan geri durmadığı belli değil midir? Peki, bu kişi ABD tarafından korunuyorken İsveç ve Finlandiya’nın teröristlerle ilişkisi pek gariban bir tez olmuyor mu? 

Gülen diyorum, çünkü Türkiye’de resmi söylem düzeyinde iktidar, düzen muhalefeti ve solun hakkında belirli bir mutabakat sağlayabileceği biricik kriminal tip bu kişidir… Ama Tayyip Erdoğan herkesi milli güvenliği tehdit eden adres olarak İskandinavya tarafına bakmaya çağırmaktadır: Cambaza bak! 

Muhalefet de cambaza bakıp varılan anlaşmanın terörle mücadelede Türkiye’ye yeterli güvence sağlamadığı tezine sarılmaktadır.

Tercih mi tuzak mı? Bir noktadan sonra önemi yok. NATO’ya ve ABD’ye dokunulamayacağı kabul edilmiş bir kere… Oysa ülke güvenliği, saldırgan askeri anlaşmalardan çekilmekle başlar ve NATO’dan çıkmayı, NATO’nun lağvedilmesini gündeme getirmeden kurulan her cümle safsatadır. NATO ilk gününden beri bir uluslararası terör örgütüdür!

Bazı gerçeklerin görünür kılınması için ise bilime fazla gerek yok. Ukrayna’nın NATO’ya katılma niyeti Rusya’ya savaş nedeni armağan etmişken, bunu izleyen ilk zirve toplantısında rövanşın alınmayacağı düşünülebilir mi? Karadeniz’den genişleyemedik, madem öyle başka yerden... AKP’nin buna engel olma ihtimali sıfırdı! Görünen köy, anlayacağınız…

Türkiye kapitalizminin başat siyasal akımlarının içinden, demagojiden öteye geçip, gerçekten inanarak, ilkeselleştirerek ABD’ye ve NATO’ya meydan okuyacak bir babayiğit çıkamaz. Bilim bize bunu söylüyor. 

Bu durumda teröre destek tartışması yazan ambalaj başka bir içeriği örtüyor olmalıdır. AKP NATO’nun kaçınılmaz genişlemesini sessiz sedasız izlemek yerine oyuna girmiş, tehdit ve kaba gürültüyle bir masa kurdurtmuş, oraya oturmuş ve kendince muteber bir fotoğraf çektirmiştir. Amerikan teşekkürüne bakılırsa örgütün iki yeni üye edinmesinin önünü açan Erdoğan’dan başkası değil! 

Düzen muhalefeti geri sayıma çoktan geçmişti. Anketler her hafta Erdoğan’ın yediği farkı yükseltiyor. Hal böyleyken dokunulmazlığı muhalefet tarafından da onaylanan ABD ve NATO’nun desteği hafife alınamaz. İçerik budur.

Devamı da vardır. Dünyanın iki karşıt kampa bölündüğü dönemde bir tarafta sosyalizm vardı. O zamanlar ilkenin değeri de vardı… Kapitalist rekabet ilke öğütücüsüdür. Batı siyaset borsalarında değeri artan bir AKP Rusya’dan düşmanlık değil, daha fazla destek bulabilir. Bu ilkesiz ve sakil oyun yıllardır sergilenmiyor mu? 

AKP’nin NATO’nun genişlemesinin önünü açtığı yolundaki Amerikan beyanı, Erdoğan’ın emperyalizme yaranmacılıkta öne geçtiğini anlatmaktadır. Bu, düzen içi muhalefet masalarını vuran bir torpildir aynı zamanda. Türkiye’nin düzeninde Batı’nın onayı ve uluslararası dengelerin yardımı olmadan iktidara gelmek akıllardan bile geçirilmemektedir zira. 

Buraya kadar söylenenlerden durumun bayağı kötü olduğu sonucunu çıkartan mı var? Olmasın. AKP rejiminin sonunu getirecek olan temel dinamik nedir ki? Saray'ın fişinin çekilmesini emperyalistlerden ve sermayeden bekleyen seçim saplantılılar, Erdoğan’sız AKP rejimine fit olmuş demektir. Bağımsızlık yok, laiklik yok, emekçiler zaten yok… AKP’den kurtuluş nerede peki?

Ama AKP rejiminin sonunu emekçilerin bugünkü akıl almaz sömürüye isyanında ararsak ambalajları dağıtırız. Yalan dünyalarda oyalanmak yerine emekçileri örgütlenmesine odaklanırız. Sosyalizmi yaşanan çürümenin biricik alternatifi olarak tarihsel bir yükselişe taşırız…