Bizce efendiler yumuşasın, aynı dili konuştuklarını göstersin. Koca bir aile olarak herkes ele ele sıkışsın. Parlamentosuyla, TÜSİAD’ıyla, partileri ve liderleriyle…

Yumuşayın efendiler!

“Çok kutuplaştık.”

Bunca yılın kavga gürültüsünün, küfür kıyametinin geride kalması kötü müdür?

Biz hep gerçek bir kutuplaşmanın faydalı olduğunu savunanlardandık. Sahte kutuplaşmaların, sahte kavgaların Türkiye toplumunu çürüttüğünü ve uyuttuğunu söyledik. 

Kutuplaşmanın kimlerin arasında olduğu ve dolayısıyla “birbirine çatanların” kimler olduğu önemliydi. Bunun ötesi yani meclis kürsüsüne, TV ekranlarına, miting performanslarına yansıyan kavgalar sahteydi. Çünkü ortada bir oyun, bir tür danışıklı dövüş vardı.

Bunun ne kadar böyle olduğunu bazı gazeteciler çok net anlatmıştı. “Sizin ekranlarda birbirine küfür ettiğini gördüğünüz siyasetçiler mecliste şakalaşıyor, birlikte yemek yiyor” diyorlardı.

Bu görüntü mide bulandırmakla kalmıyor, halkın siyasete bakışını ve giderek ahlakını da bozuyordu. Nitekim liderler ve ağızlarından çıkanlar ön plana çıkarıldıkça, gözler de giderek bu ikisini aramaya başlıyordu.

Dolayısıyla, sadece kamera arkasında değil ekran başında da el sıkışan, anlaşan, iyi geçinen siyasetçiler görmek bizim için “mutluluk” kaynağıdır…

Erdoğan, İmamoğlu, Özel…

Yumuşayın efendiler. Siz yumuşayın ve öyle kalın. Biz bu noktada sizi sonsuz destekliyoruz!

Ancak…

Biz de kendi işimize bakmalıyız.

Gerçek bir kutuplaşmanın, sınıfsal ve programatik bir kutuplaşmanın taraflarını ön plana çıkarmazsak yumuşama her yeri alır götürür.

İki farklı Türkiye’den söz ediyoruz. Birincisi emekçilerin, hayat pahalılığının, enflasyonda fakirleşenlerin Türkiyesi. Diğeriyse, patronların, TÜSİAD’ın, AKP’nin ve CHP’nin Türkiyesi.

Mesele de burada bitiyor. Mehmet Şimşek olan biteni çok iyi özetliyor: “Türkiye'nin enflasyonu maalesef oldukça yüksek” diyen Şimşek yumuşama gereksiniminin asıl nedenini oldukça dürüst ilan ediyor: “2026 yılında biz tekrar tek haneli enflasyona dönmüş olacağız.”

Şimşek TÜSİAD’ın programını uyguluyor ve TÜSİAD büyük siyasete seslenirken diyor ki “2 yıllık dönemecin bütün yükü emekçilerin üzerine yıkılırken siz de buna göre hareket edin, gereksiz kavga ve gürültüden uzak durun, bu süreci birlikte yönetin.”

Ne var ki Türkiye gibi bir ülkede düzen siyasetinin gereğinden fazla yatışması büyük tehlikedir. Bu kadar gerilim ve sömürüyle yüklenen bir halkın düzen siyasetini komple çöpe atması hiç de istenir bir şey değildir.

Demek ki yumuşama çağrısı Erdoğan’ın bu zorlu döneme birilerini ortak etme arayışından ibaret değildir. CHP, 1 Mayıs performansında da gösterdiği gibi, bütün enstrümanları, bütün enerjisiyle sokağı, emekçi çoğunluğun tepkisini soğurma görevini işte böyle üstlenecektir.

Peki, Erdoğan’ın yumuşama çağrısının “gizli ajandasına” dair neden bu kadar farklı soru işareti dolaşıma sokuluyor?

Söz gelimi, Fatih Altaylı yumuşamayı Erdoğan’ın CHP’nin içine doğru oynadığı bir oyun olarak görüyor. Ona göre İmamoğlu’nu artık yenemeyeceğini bilen Erdoğan Özgür Özel’i pohpohlayarak, popüler hale getirerek, egosunu okşayarak alt etmeyi planlıyor.

Fatih Altaylı “şu an çok net gördüğümüz plan bu” diyor…

Ruşen Çakır, Erdoğan yeni anayasayı dayatacaktı, ama seçim sonrasında şimdi “sahiden ‘sivil’ ve ‘özgürlükçü’ bir anayasaya kavuşma şansı yakalamış durumda” diyor.

Dahası da var. Bu adımları olumlu bulan ama Erdoğan’a güvenmeyen, Erdoğan’ın tek amacının yeni anayasa olduğunu söyleyen, “Erdoğan önce samimi olduğunu ispat etsin” diyen, CHP’yi veya İmamoğlu’nu dikkatli olmaya çağıran…

Evet, yeni anayasa sonuna kadar gerçek bir gündem ve evet, özgürlük yok, hak hukuk yok. Ama bir kısmı oldukça planlı devreye sokulan, bir kısmı gerizekalılıktan ileri gelen bu yorumların hepsinin çöpe yollanması gerekiyor.

Çünkü bu yorumlar tek bir şeye hizmet ediyor, “yumuşama”nın tam da kendisine. Krizlerin ülkesi Türkiye’de düzen siyasetindeki yumuşamanın halkı da yumuşatması, ikna etmesi isteniyor.

Mesele güvenle, samimiyetle vesaireyle ilgili değil. Türkiye’de emekçilerin susturulması için büyük bir operasyon düzenleniyor. Bu operasyonda “sol”a da bir “görev” verecekleri açık.

Bizce efendiler yumuşasın, aynı dili konuştuklarını göstersin. Koca bir aile olarak herkes ele ele sıkışsın. Parlamentosuyla, TÜSİAD’ıyla, partileri ve liderleriyle…

Biz bu sırada başka, gerçek bir taraflaşmanın ve gerçek bir kavganın hazırlığını yapacağız.