Emekçi insanlığı başına musallat edilmiş bütün sorunlardan, kötülüklerden, belalardan sosyalizmden başkası kurtaramaz.

Sosyalizm çözer

Yine bir devam yazısı olacak; iki hafta öncekinden başlayıp bugüne kadar üçüncü yazı.

İçinde bulunduğumuz Ekim ayının 10. gününde aramızdan ayrılışının 33. yıldönümü dolayısıyla bir kez daha andığımız bir büyüğümüzün, Behice Boran’ın bir sözü vardı. Partinin bir iç toplantısında söylendiğini hatırlıyorum. Ama şu anda ne tarihini hatırlayabilecek ne de konuşma metnini bulabilecek durumdayım. Sorun yok gerçi; bu yazının başlangıç noktası olacak cümle aklımda.

Aşağı yukarı şöyleydi: Sosyalizmin propagandacıları, onu tek tek insanlara ya da insan topluluklarına anlatıp benimsetme uğraşındakiler, “bütün yollar Roma’ya çıkar” sözünün çağrıştırdıklarına benzer biçimde, farklı konulardan, sorunlardan, tartışma alanlarından yola çıkarak sosyalizm sonucuna ulaşabilmelidirler.

Bu yol gösterme, özgün anlamıyla uyumlu biçimde şuraya doğru genişletilebilir, sanıyorum: Emekçilerin sorunlarının ve ülkenin gündemindeki onlar açısından geçerliliği olan bütün sorunların gerçek ve kalıcı çözümlere ulaştırılması, ancak ve ancak, sosyalizmle mümkündür.

Bu cümleyi asıl anlamıyla sürdürmeden önce, buradaki ikincil anlam üzerinde kısaca durmakta yarar olabilir. Ülkenin gündemine alınmasına ve orada tutulmasına karşın, emekçiler açısından geçerliliği olmayan, önem taşımayan, dolayısıyla sözde ya da sahte denebilecek sorunlar bulunabilir. Bulunabilir de söz mü, bu tür “sorunlar”ın gündemlerde basbayağı ağırlık taşıması, sık görülen durumlardandır. Başka bir anlatımla, düzenin partilerden medya organlarına kadar çeşitli kurumları aracılığıyla köpürtülüp ileri sürülen ve ortalama ömrü bir haftayı geçmeyen gündem maddelerinin çoğu, emekçi sınıf ve katmanlar açısından ya çok geri planda olan ya da hiçbir önem taşımayan konulardır. Onların ayıklanması gerekir. Gündem belirleme gücünün sınırlılığı, böyle bir ayıklamadan, sadeleştirmeden kaçınmanın özrü olmamalıdır. Emekçilerin beyinlerinin ıvır zıvırla, aslı astarı olmayan tehditlerle, ipe sapa gelmez hurafelerle doldurulmasına alet olunmamalı; bunların önüne geçmek için elden gelen yapılmalıdır.

Sözde sorunlar yahut sahte gündemler ile ilgili bu ayracı kapattıktan sonra kaldığımız yerden sürdürebiliriz.

***

Emekçilerin sorunlarının gerçek ve kalıcı çözümünün sosyalizmle mümkün olabileceğini söylemiştik. Gerçek derken öncelikle emekçiler gözetilerek getirilen ve mümkün olan en kısa sürede sonuç verecek çözümleri, kalıcı derken de sorunu bir daha ortaya çıkmayacak biçimde gündemden düşüren çözümleri anlatmak istiyoruz. Bunların da ilk koşulu, sosyalist kuruluşu amaçlayan bir emekçi sınıflar iktidarının gerçekleşmesidir. Durmadan yinelenmesi gereken ana yaklaşımın iki ayağı budur. En kısa biçimde, yalnız iki sözcükle de anlatılabilir: iktidar ve kuruluş.

Ancak, yeterince büyük kitlelerin kazanılması için bu kadarını söylemenin yetmeyeceği bellidir. Yetmemesi bir yana, böyle böyle, bir tür saçmalığın ortaya çıkması da beklenebilir. Hemen akla gelebilecek bir benzetme ile anlatılırsa, hep aynı tekerlemeyi yineleyerek ortalıkta dolaşıp duran ve “aklı başında” çoğunluğun genellikle hoşgörülü davrandığı köyün yahut mahallenin delisine dönüşmek işten bile değildir. Üstelik, bu hoşgörünün ne kadar süreceğinin de bir güvencesi yoktur; çünkü, bildiğimiz insanlık ölmüştür.

Öyleyse, yetmeyeni yetirmek için sosyalizmin nasıl olacağını, neleri yapıp neleri yapmayacağını anlatmak, açıklamak, göstermek de gerekir. “Sosyalizm yüzyılı” yakıştırmasının uygun düştüğü yirminci yüzyıl yaşanıp bittikten sonra bununla ilgili güçlüklerden çoğu ortadan kalkmıştır. Yirminci yüzyılda kurulabilmiş sosyalizm, emekçi insanlığa kazandırdıklarıyla, karşılaştığı güçlükleri aşmasıyla, aşmaya uğraşırken başaramayıp  daha da büyüttükleriyle, aşmaktan vazgeçip teslim olmasıyla muazzam bir hazinedir. Eşsiz bir yaratıcılıklar, özveriler, beceriksizlikler, yengiler, yenilgiler birikimi…

Bakılacak, ders ve yardım alınacak kaynaklarından birinin bu olduğu apaçıktır. 

Köhnemiş, çürümüş kapitalizmin yaşattıkları, insanlığı sürüklediği çıkmazlar ve çaresizlikler, bütün bunların nedenleri, bir başka kaynaktır. Biraz karikatürize edilirse, onların yaptıklarının tersini yapmak, daha serinkanlı bir anlatımla yaptıklarından uzak durmak, bu kaynaktan yararlanmanın ilk koşulu olmak üzere…

Öte yandan, insanlığın kurulabilmiş sosyalizmden önce ve sonra yarattığı bilgi, görgü birikimi de, eleştirel bir yaklaşımla ele alınıp yararlanılmak koşuluyla, kaynaklar arasındadır.

Bu kaynaklar kullanılarak emekçilerin karşılaştığı bütün sorunlara, yukarıda “iktidar ve kuruluş” sözcükleri ile özetlenen birincil koşulun gerçekleşmesine bağlı olmak üzere, kalıcı çözümlerin geliştirilmesi, zaten geliştirilmiş olanların açıklanıp benimsetilmesi mümkündür.

Bütün bunlarla birlikte, sosyalizmin sağlayacağı çözümlerin, kolaylıkların, güzelliklerin açıklanıp ortaya konabilmesi için geleceğin toplumu üzerinde düşünmek, tasarımlar geliştirmek, haydi açık açık yazalım, hayal kurmak da gerekecektir. Bunun yirminci yüzyıldan önce yaşamış sosyalizmin kurucu düşünürlerinin pek az giriştikleri, hatta doğru bulmadıkları bir iş olduğunu biliyoruz. Ama onlardan sonra insanlık bir sosyalizm yüzyılı yaşamış, dünya emekçileri yeryüzünü kasıp kavurmuş, kaderlerini kendi ellerine alıp onların öngördüklerini de hesaba katamadıklarını da yapabilmiş, sonunda düpedüz sessizce denebilecek biçimde sahneden ayrılmışlardır. Dolayısıyla, bütün bu olup biteni gözardı etmek, olmamış saymak, kurucu babaların zamanında anlaşılır olan geleceği, belli ölçüde de geleceğin ayrıntılarını tasarlamaktan uzak durma tutumunu sürdürmek, hem dayanaksız kalmıştır hem de var olan çok değerli bir imkânı kullanmamak anlamına gelir. 

Bunları yazarken haksızlık yapmış olmayalım. Biraz yukarıda sözünü ettiğimiz hayal kurma konusu için de o kurucu düşünürlerde birçok ufuk açıcı saptama, çözümleme, öngörü bulunabilir. Bir örnek, Kapital’in birinci cildinden aktaracağım şu olağanüstü satırlardır: “Bir örümcek işini dokumacıya benzer biçimde gördüğü gibi, bir arı da peteği yapmakta pek çok mimarı utandırır. Ama en kötü mimarı en iyi arıdan üstün kılan, mimarın yapısını gerçekte kurmadan önce imgeleminde kurabilmesidir.

Buradaki imgelem sözcüğünün hayalgücünün eşanlamlısı olduğunu eklemek, umarım, çok gereksiz görülmez. İşte gerçekte kuracağımız sosyalizmin önceden hayalini kurmak bu anlamdadır.

***

Yapılabilecek, yapılması gereken bir yığın işten söz edip durduk. Bunların özneleri kimler olabilir? Elbette devrim peşindeki siyasal partiler, onlara bağlı kişiler, gruplar, örgütler… Ayrıca, emekçi örgütleri… Yanı sıra, düzenin denetimini gönüllü ya da gönülsüz olarak kabul edenler dışındaki akademik, yarı akademik kuruluşlar…

Burada saydıklarımızın ya da saymayıp atladıklarımızın çalışmalarıyla ortaya konulacak, bazıları geçmişte başarıyla uygulanmış, bazıları yeni geliştirilen yaklaşımlar ile çözümler, sosyalist mücadelenin militanlarının örgütlü ve özverili çabalarıyla emekçi yığınlara ulaştırıldığında ise gönendiren sonuçların, mutluluk veren tabloların ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. 

Yazının sonuna gelmişken, başlığı pekiştirmek de unutulmamalı: Emekçi insanlığı başına musallat edilmiş bütün sorunlardan, kötülüklerden, belalardan sosyalizmden başkası kurtaramaz.